İç Tasarımda Güç: Fonksiyon ve Estetiğin Buluşması
İç Tasarımda Güç

İç Tasarımda Güç

Anasayfa / Tıny House / İç Tasarımda Güç: Fonksiyon ve Estetiğin Buluşması

İç Tasarımda Güç: Fonksiyon ve Estetiğin Buluşması

Anlam Yaratma: Renk, Doku, Desen Kombinasyonları

. Aydınlatmanın Büyülü Dokunuşu

. Özelleştirilmiş, Mimari Kimliği Yansıtan Dokunuşlar

Bir mekân kullanıcı gözünden; ‘fiziksel alan’ olarak nitelendirilir. Genellikle sınırları somut bir biçimde belirtilmiştir ve bu sınırlar dahilinde bütün yüzeyler açıkça ifade edilmektedir. Biz tasarımcılar bu algıyı kırmak için buradayız. Bizler için mekân soyut bir anlam taşır ve sonsuz tanımı vardır. 

20. yüzyılın ortalarından itibaren modern kent planlaması, kamusal alanların tasarımında ve kullanımında önemli değişikliklere neden oldu. Ortak amaç için bir araya gelme, sosyal bağların güçlenmesi gibi ihtiyaçlar yeni bir mekân algısını doğurdu. Kolektif mekânlar. Ülkemizin en güncel ve popüler örneklerinden olan 

https://kolektifhouse.co/etkinlik-alanlari

Kolektif House projesinden kesitlerle mekânı birlikte tanımlayalım. Geniş açıklığa sahip ortak çalışma alanında keskin bir bölücü işlem uygulanmamış, yüzeyde akış sağlanarak ve alanlar kendi içerisinde gruplandırılarak sınırlar belirtilmiştir. 

Platformun bittiği noktadan itibaren yeni bir bölgeye geçildiği hissedilmekte olup zemin kotunun devamında sosyalleşme, sirkülasyon, ofis ayrıştırılması kimi zaman oturma elemanlarının arka yüzeyleriyle kimi zaman cam bölücülerle ifade edilmiştir. Armut koltukların ortasına serilen halı başlı başına bir mekân tanımlamakta olup aynı zamanda kullanımının samimi bir atmosfer oluşturduğunun da altını çizmektedir.

1950’li yıllarda modernist mimarlar mahal tanımı üzerine farklı bir yaklaşımda bulunmuşlardır. Conversation pit (sohbet çukuru) dedikleri mimari bir tasarımı ortaya koyarak mekân içinde mekân yaratma etkisi oluşturmaktadırlar. Büyük odalarda merkezin zemin kotunu düşürerek oyuğu farklı bir fonksiyonu gerçekleştirmek üzere mekândan ayırmışlardır. Eero Saarinen tarafından tasarlanan TWA Uçuş Merkezi 

örneğinden hareketle yaklaşımı irdeleyelim. Cam cepheye sıfırlanan sohbet çukuru, yolcuların bekleme alanını havalimanı sirkülasyonundan koparmak için düşünülmüş. Kot farkı, oturma elemanlarının sırtlıkları ile gölgelendirilerek sınırları izole edilmiştir. Renk kodlaması yapılarak alana dikkat çekilmiş ve yönlendirme yapılması hedeflenmiştir.

  Şimdi mekânları alışılagelmişin dışında yorumlayan bir tasarımcının imzasına kulak verelim. Yinko Ilori, İngiliz tasarım anlayışının minimal çizgiselliği ve gölge izlerini, Afrika’ya ait gürültülü ve baskın renk cümbüşüyle harmanlamaktadır. Renkleri bir iletişim aracı olarak kullanma eğilimindedir ve eğlenceli, mizah anlayışı yüksek bir dili vardır.

Filtered Rays çalışmasını inceleyecek olursak burada mekânı tersten algılarız. Meditatif kesime hitap eden pavyonda tek akışta tamamlanan sirkülasyonun tavanda kesintilere uğradığını görürüz. Farklı renk ve doku çalışmalarıyla sınır tanımlamaları yaratan genç tasarımcı bizleri gökyüzüne bakmaya davet ederek, neyi ne şekilde gördüğümüzün dünyayı algılamamızla doğrudan ilintili olduğuna dikkat çekmek istiyor.

Tasarımcı diliyle kendimizi ifade etmenin birçok yolu var. Malzeme farkı ile ilizyon oluşturmak ya da işleve göre farklı aydınlatma kombinasyonlarıyla atmosferik bir bölücü yaratmak bunlardan yalnızca birkaçı. Her yaşam alanı kullanıcısının yaratıcılığı ile doğru orantıda bir tasarıma dönüşebilir. İşin sırrı mekânla doğru iletişim kurabilmektir.